Yaşamımızdaki en temel hazine sağlıklı olmaktır. Sağlıklı olduğunuz taktirde üretirsiniz, heyecanlanırsınız, yaşamın sunduğu nice zevkten gönlünüzce yararlanırsınız. Eğer sağlıklı iseniz kaliteli yaşarsınız, ailenize, iş arkadaşlarınıza kısacası tüm çevrenize ışık saçarsınız.
54 yaşındayım. 30 yıl öğretmenlik mesleğimi coşkuyla yaptım; fakat son 10 yıldır sindirim sistemiyle ilgili sorunum giderek dozunu artırmıştı. Bir ayın yaklaşık on beş gününde en az sekiz kez tuvalete gitmem gerekiyordu, ayrıca iç hemoroid problemim de kanamalara neden oluyordu ve 2012 yazında ameliyat oldum. O devrede kolonoskopinin yanı sıra gastroskopi de yapılmıştı. Kayıcı tip mide fıtığı teşhisi konmuştu. Özellikle geceleri mide yanması ve acı su ağzıma gelmesi gibi problemlerim de oluyordu fakat bağırsak sorunum her sıkıntımın önüne geçiyordu. Sürekli bir dışkılama hissi içindeydim. Neredeyse tüm günümü tuvalette geçirebilirdim. Sürekli mide şişkinliği ve gaz problemi de yaşamaktaydım. Toplumda, toplantılarda, sınıfta siz düşünün yaşadığım sıkıntılı anları. Sanıyorum ilk kolonoskopi yaptırdığımda daha otuzlu yaşlardaydım. Sindirim sistemi ile ilgili onlarca tahlil yaptırdım.
Alternatif tıbba da başvurdum. Onlarca biyoenerji seanslarını deneyimledim. Sözde sağlıklı yiyecekler denedim. Çim dahi yetiştirdim, midem kalka kalka suyunu içtim. Kuşkusuz başta ailem tarafından olmak üzere çevrem tarafından adım hastalık hastasına çıkmıştı. Ne zaman ki bir doktor arkadaşım sayesinde çok sevgili doktorum Hülya Hanımı tanıdığımda, yaşamımdaki bu kısır döngünün dişleri kırıldı. Yaşadığım tüm sıkıntıların yediklerimle ilişkili olduğunu öğretti ve özetle sadece bağırsak problemim değil, migrenim, kas ağrılarım, sabah uykudan güçsüz kalkmam, bacaklarımda olan kramplar ve her farklı durum için önce yediklerimi sorgulamam gerektiğini öğretti bana. Sonra üşütme, cereyanda kalma, lodos gibi nedenlere dönmeliyiz dedi ve zaten bir süre sonra onlara dönmeye gerek bile kalmayacak ve yiyeceklerle ilgili bir hatayı mutlaka bulacağımı belirtti.
Rejimimin 84.gününde hemen hemen dokunan her yiyeceği bulabiliyorum. Rahatsızlıklarım artık çok ender oluyor. Günde sadece bir kez dışkılıyorum. Tuvalette en çok on beş dakika kalıyorum. Gaz, mide şişkinliği problemim yok oldu. Acı sular ağzıma artık hiç gelmiyor, reflü sıkıntılarım sonlandı diyebilirim. Sürekli makatta var olan dışkılama hissi de yok oldu. Ayrıca 2004 yılında geçirdiğim trafik kazasında bel omuru kırığı oluştuğu için ameliyat olmuştum. Bu ameliyat sonrasında, sinirler kesildiğinden, dışkılamada gereken itme kuvveti de çok zayıflamıştı. Kısacası susuz yağsız yani müdahalesiz dışkılamam mümkün değildi. Kesilen sinirlerin geri gelmesi mümkün değildir ama doğru beslenme ile bu sorunumda bile kısmen rahatlama oldu. Mucize gibi değil mi?
Doktorum ile öncelikle sanal ortamda yazıştık. Kendisine tüm tetkiklerimi yolladım. Tüm yaşamımı etkileyen problemlerimi yazdım. O, hastalığıma irritabl bağırsak sendromu tanısını koydu. Önce benden günlük tutmamı istedi. Daha gıda rejimine başlamadan yediklerimi, içtiklerimi, tuvalete gidişlerimi, hissettiğim rahatsızlıkları, saatleri ile yazıp o günün sonunda mail olarak doktoruma yolladım.
Öncelikle total IgE antikoruna bakıldı. Normalin üzerinde çıktı fakat çok yüksek olmadığından, gıdalar için IgG testi yapıldı. Bu test ile toplam 300 gıda incelendi. Az sayıda ama temel gıdalarda antikor miktarları yüksek çıktı. Glutensiz gıdaya alternatif olabilen kara buğday da dahil tüm glutenli gıdalar, tüm süt ve süt ürünlerine karşı duyarlılığım olduğu saptandı.
Bu gıdaları yemeyerek, serbest olanları da çok karıştırmadan yiyerek diyet yapmaya başladım ve günlüklerimi her gün doktor hanıma gönderdim. Örneğin sebzelerden kabak, patlıcan, biber serbestse, o gün sadece patlıcanı yedim. Böylece onlar arasında varsa eğer IgG antikorları dışındaki yollarla dokunanları bulmaya çalıştık. Zaten dokunan gıda hemen bağırsağımda etkisini gösterebiliyor ve kolayca günlüklerime dayanarak kendime dokunanlar, şüpheli dokunanlar, dokunmayanlar listesi yaptım.
Bu süreçte sabah kahvaltıda şimdi ben ne yiyeceğim problemi baş gösterebilirdi belki; düşünün peynir yok, ekmek yok, omlet yok. Doktorum sıkı gıda rejimine başladığım, ilk günden itibaren alternatif gıdalarla hep bana rehber oldu, kahvaltılarımı şölene dönüştürdü. Dahası, rejimimin ilk ayından sonra, testte bildirilen çiğ süt, pişmiş süt, süt ürünleri antikorlarının, matematiksel hesaplarını yaparak, kendi ürettiğim bir peyniri yiyebileceğimi öngördü. İnternetten öğrendiklerime, bazı değişiklikler ekleyerek bana dokunmayacağını düşündüğü peyniri yaptırttı. Vücudum da hocamın yaptığı matematiksel orantıya olumlu yanıt verdi ve yaptığım peynir dokunmadı. Şimdilerde kendi peynirimi de kendim yapıyorum.
Yaşanan ve sürekli hale gelen, yaşamımızı zindana çeviren nice sağlık problemlerimizin bazı nedenlerini öğrendim. Bunlar vücudumuza giren gıdalar, stres ve maytlar olarak sıralanabilir. Doktorum bana maytları da tanıttı ve temizliğinde rehber oldu.
Bu tarz beslenmede aslında size en zor gelen uyguladığınız bu rejim değildir; en başta eşinize, arkadaşlarınıza bu rejimle ulaştığınız sağlığı, mutluluğu kanıtlama uğraşıdır. Herkes, yaptığınız bu zorunlu rejimi yadırgar, sorgular ve dahası size acır, “canım bir gün de yasak olanı yesen ne olur ki” derler. Bilmezler ki kaliteli, sağlıklı yaşayabilmek, deliksiz uyuyabilmek, sabah zinde, eşsiz bir enerji ile ağrısız kalkabilmek günlük işlerini, coşkusunu yitirmeden yapabilmek sonsuz bir mutluluktur.