Kistik Fibrozis Hastalarının Bazılarında Ekmek Mayası Kısıtlaması Yararlı Olabilir!

kistik fibrozis

Kalıtsal bir hastalık olan kistik fibrozis hem annede hem de babada bulunan hastalık genlerini almış olan çocuklarda ortaya çıkar. Bu hastalıkta genetik olarak geçen ana bozukluk, akciğer, pankreas gibi dış salgıları olan organların salgıladıkları balgam, pankreas sıvısı gibi sıvıların kıvamlarının artmış olmasıdır. Bu hastaların küçük soluk borularında balgam tıkaçları, akciğerlerinde kistik genişlemeler ve fibroz doku artışı vardır. Sık tekrarlayan akciğer infeksiyonları hastaları çok yorar. Fibroz doku, hasarlanan yerleri onarmak amacıyla işlev yapan hücre ve dokuların yerine geçen bağ dokusudur.

kistik fibrozis etkisinde kalan organlar

Kistik fibrozis ve mast hücreleri

Anne karnında kaybedilen kistik fibrozisli bebeklerin otopsilerinde, soluk borularında fazla sayıda mast hücresinin bulunduğu görülmüştür (1). Daha sonraki bir başka çalışmada, kistik fibrosizde akciğerde hem mast hücrelerinin sayıca arttığı hem de bu artışla akciğerdeki fibroz dokuda artma ve solunum fonksiyonlarında azalma şeklinde ilişki bulunduğu saptanmıştır (2). Bu bilgiler, doğuştan gelen bir özelliğin de, salgı yapan organların kanallarındaki mast hücrelerinin artması olduğu şeklinde yorumlanabilir. Akciğerde sayıca artmış mast hücrelerinin, karşılaştıkları antijenlerle daha şiddetli iltihaplar başlatabilmeleri büyük olasılıktır.

Günümüzde mast hücrelerinin bağışıklık sisteminin tüm reaksiyonlarında yönetici rolünü oynağı artık anlaşılmıştır (3). Mast hücrelerinin etkileri, uyarılmaları sonucu salgıladıkları maddelerle oluşur. Bu durumda onların uyarılmalarının azaltılması doğal olarak hastalıkların şiddetinin azaltılmasına yardım eder. Mast hücreleri çok çeşitli mekanizmalarla uyarılır. Bunlar arasında yıllardan beri bilineni IgE antikorları aracılığıyla olandır ve bir grup alerjinin nedenidir. Yeni yeni anlaşılanı da IgG antikorları ile antijenlerinin yapmış olduğu immün komplekslerdir. Bu durumda bir antijene karşı oluşmuş IgG antikorunun miktarı artmışsa ki buna pozitiflik de denir, o antijenin vücuda girdiğinde oluşturduğu kompleksler mast hücrelerini uyarabilir. Antijen; vücuda yabancı, bağışıklık reaksiyonlarına ve kendine karşı antikor oluşmasına neden olan maddelere denir, örneğin bakteri virüs gibi enfeksiyon ajanlarına veya gıdalara ait olabilir.

Kendisine karşı yükselmiş IgG antikoru olan bir antijen, ekmek gibi sürekli tüketilen bir gıdanın içindeyse mast hücre uyarılması da aralıksız olur. Bu durumda unun proteini olan gluten, ekmek mayası ve katkılar ilk sorgulanacak antijenlerdir. Glutensiz beslenme zordur ama mayasız beslenme çok kolaydır. Bu yüzden kistik fibrozisli hastalarda ilk adım mayasız ekmek ve hamurişlerinin yenmesi olabilir.

Kistik fibrozis hastalığında maya kısıtlaması körlemesine yapılmamalıdır. Önce ekmek mayasına özel IgG veya IgA antikorlarının miktarlarının ölçülmesi gerekir. IgA’yı yazma nedenim mast hücrelerinin üzerinde IgA için de reseptörlerin (alıcı bölgeler) olmasıdır, tıpkı IgE ve IgG antikorları için reseptörlerin olması gibi. Üstelik ülkemizde bu test yapılabilmektedir ve adı da IgA ASCA ve IgG ASCA’dır.

Ekmek mayası, bira mayası olarak da bilinen Saccharomyces cerevisiae’dir. ASCA adı, anti- Saccharomyces cerevisiae antibody kelimelerinin baş harflerinin kısaltılmasıyla ortaya çıkmıştır. İlginçtir bu antikorlar 1990’lı yıllardan beri bilinirler ama sadece Crohn hastalığında tanı amacıyla kullanılırlar (bk., Kitap, s.144) . Oysa daha başlangıçta, Crohn hastalarında yapılan bir çalışmada maya kısıtlamasıyla hastalarda iyileşmeler saptanmasına (4) rağmen bu konunun üzerinde hiç durulmaz. Bunun yanında pek çok hastalıkta bu antikorlara bakılan çalışmalar yapılmıştır ve bunlardan biri de kistik fibrozisdir.

Kistik fibroziste ASCA ile yapılan ilk çalışmada 82 hastanın 17’sinde (%20.17) ASCA pozitifliği saptanmıştır. 8 hastada IgA, 6 hastada IgG ve 3 hastada da hem IgA hem IgG antikorları yüksek bulunmuştur (5). Tek tek yazma nedenim IgA ve IgG ASCA’lara birlikte bakılmasının daha doğru sonuç vereceğini örneklemek içindir. Diğer bir çalışmada ASCA pozitifliği oranı %43.7 bulunmuştur, burada da IgA antikorları daha fazla pozitiflik vermiştir (6). Son çalışmada sadece IgG ASCA’ya bakılmış ve %51.3 pozitiflik oranı elde edilmiştir (7). Çalışmacılar bu yüksek oranları açıklayamazken, ikinci çalışmada ASCA pozitif hastaların tablolarının daha ağır olduğunu saptamışlardır. Bu durumda IgG veya IgA ASCA pozitif hastalarda, onları yormadan kolayca uygulanabilen maya kısıtlaması, mast hücrelerini sürekli uyaran nedenlerin hiç olmazsa birinden uzaklaşıldığı için hastalık tablosunda iyi yönde farklılıklar yaratabilir. Aslında çok daha detaylı bilgiler ek kitaptaki kistik fibrozis konusundan alınabilir.

Kitap: Artık Hastalığımla Baş Edebiliyorum (Mast Hücrelerinin Gizi), Nobel Tıp Kitabevleri.

1. Hubeau C, Puchelle E, Gaillard D. Distinct pattern of immune cell population in the lung of human fetuses with cystic fibrosis. J Allergy Clin Immunol. 2001;108:524-9.

2. Andersson CK, Andersson-Sjöland A,et al. Activated MCTC mast cells infiltrate diseased lung areas in cystic fibrosis and idiopathic pulmonary fibrosis. Respir Res. 2011;12:139.

3. DeBruin EJ, Gold M, Lo BC, et al. Mast cells in human health and disease. Methods Mol Biol. 2015;1220:93-119.

4.  Barclay GR, McKenzie H, Pennington J, Parratt D, Pennington CR. The effect of dietary yeast on the activity of stable chronic Crohn’s disease. Scand J Gastroenterol. 1992;27:196-200.

5. Condino AA, Hoffenberg EJ, Accurso F, et al. Frequency of ASCA seropositivity in children with cystic fibrosis. J Pediatr Gastroenterol Nutr. 2005 ;41:23-6.

6. Lachenal F, Nkana K, Nove-Josserand R, Fabien N, Durieu I. Prevalence and clinical significance of auto-antibodies in adults with cystic fibrosis. Eur Respir J. 2009;34:1079-85.

7. Hirche TO, Stein J, Hirche H, et al. Increased levels of anti-glycan antibodies in patients with cystic fibrosis. Eur J Med Res. 2011 Sep 12;16(9):385-90.

Hülya Uzunismail hakkında 247 makale
43 yıl aktif olarak çalışmış, bunun yaklaşık son 25 yılını da, gıda-hastalık ilişkisini bulma uğraşına adamış bir iç hastalıkları ve gastroenteroloji uzmanı olarak derlediğim bilgi ve deneyimlerimi, hem doktorlar hem de hastalar için bir kitapta birleştirerek paylaşmak istedim.